Göz Hastalıkları

Diyabete ve Hipertansiyona Bağlı Göz Hastalıkları

Diyabete Bağlı Göz Hastalıkları

Diyabetik retinopati, diyabet hastalığına bağlı olarak görmemizi sağlayan retina tabakasının damarlarının harabiyeti ile ortaya çıkan ve kalıcı hasar verebilen bir hastalıktır. Hem tip 1 hem de tip 2 diyabette gelişebilir. Hastaların çoğunda iki göz de etkilenir.

Hastalığın başlangıcında hastanın hiç şikayeti olmayabilir, görme kaybı zamanla ortaya çıkar. Bu nedenle hastaların hiç bir şikayeti olmasa bile yılda 1 kez göz hastalıkları muayenesi olması gerekir. Gebelik, katarakt ameliyatı, kan şekerinin kontrol edilemediği, çok yüksek seyrettiği gibi dönemlerde muayeneler sıklaştırılmalıdır. Kan şekerinin sıkı kontrolü, kan lipid ve kolesterolünün kontrol altına alınması, varsa hipertansiyonun kontrol altına alınması, sigarayı bırakmak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ancak durdurmaz. Bu sebeple kan şeker düzeyleri çok iyi kontrol edilse bile, göz muayeneleri ihmal edilmemelidir.

Şeker hastalarında kan şekerinin hızlı inip çıkması ileride geçici görme bulanıklıklarını geliştirebilir. Katarakt oluşumu da normal topluma göre daha sıktır.

Diyabetik Retinopati’nin Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Diyabetik retinopatinin derecelendirilmesi ve tedavinin düzenlenmesin de en çok kullandığımız yöntem FFA denilen, göz anjiografisidir. Anjiografi flöresein adı verilen bir boyanın kol toplardamarlarından birine verilmesi, 8-10 saniye içinde göze ulaşan boyanın gösterdiği retina damarsal sisteminin fotoğraflanması esasına dayanır. Damarları açma özelliği yoktur. Radyoopak madde kullanılmaz. İşlem sırasında bazı hastalarda geçici bulantı olabilir. İşlemden sonra 2 gün kadar hastanın cilt rengi sararabilir, idrar rengi koyulaşır. Yan etki olarak çok nadir olarak kullandığımız boyaya allerji gelişebilir. Böbrek hastalarında, hamilelerde kullanımı önerilmez. Bunun yanında retina tabakasındaki değişiklikleri su toplanması ve kalınlık artışı gibi yapısal bozuklukları gösterebilen OCT tetkiki de  kullanılmaktadır.

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Lazer Işık Koagülasyonu

Şuan da en yaygın kullanılan ve kabul görmüş tedavi seçeneği lazer ışık koagülasyonudur. Yapılan uzun süreli çalışmalarda erken evrede argon lazer ışık koagülasyonu ile tedavi edilen hastaların %80’inde kalıcı hasarı engellemek mümkün olduğu gösterilmiştir. Tedavide, artık yerleşmiş olan bu prensipler uygulanmaktadır. Tedavi için gözün üzerine bir kontakt lens yerleştirilir. Lazer ışığı bu lens vasıtası ile tedavi edilecek bölgelerde yanıklar oluşturur. İşlem genelde hastalarda rahatsızlık yaratmaz, ancak bazı durumlarda ağrı duyulabilir. Lazer tedavisinin amacı, diyabetin yarattığı damar ve doku harabiyetini durdurmak ve ilerlemesini engellemektir. Mevcut hasarı düzeltici etkisi pek yoktur. Görmeyi genelde artırmaz, esas hedefimiz görme düzeyinin hastanın başvurduğu düzeyde tutmaya çalışmaktır. Ancak işlemden sonra bir miktar kalıcı görme azalması olabilirse de, ileride görülecek daha şiddetli görme azlığının engellenmesi açısından bu kabul edilebilir düzeydedir. İşlemden hemen sonra geçici görme azalması olabilir, ancak bir süre sonra eski düzeye döner. Lazerin uygulandığı bölgeye göre merkezi veya çevresel görme kaybı, karanlık- aydınlık uyumunda azalma, renk görmede bozulma gelişebilir.

Vitrektomi Yöntemi

Tedavi için geç kalınmış ve bazen lazer tedavisine rağmen ilerleme gösteren hastalarda, gözün arkasındaki kanamaların temizlenmesi, zarların çıkartılması vb. İşlemler için vitrektomi denilen bir ameliyat yapılabilmektedir. Bu tedavi için de bir süre olup, başarısı yine zamanlamaya bağlıdır. Ameliyatın anatomik başarısı, belirlenen bu hedeflere ulaşmaktır, fonksiyonel başarıya yani erişilecek görme düzeyine gelince bir sinir dokusu olan ve yenilenmeyen retinada elde edilebilecek görme düzeyi ancak ameliyattan sonra belirlenebilir. Ameliyatın en sık görülen yan etkisi katarakt gelişimini hızlandırmasıdır. Yeniden kanama da gelişebilir. Bu gibi durumlarda yeniden cerrahi gerekebilir.

VEGF İlaç Yöntemi

Yukarıda bahsedilen tedaviler ve hastanın diyabetinin kontrol altına alınması ile diyabetik retinopati sebebi ile gelişen kalıcı hasar oranları %5-10’a kadar düşmüştür. Ancak görmeyi daha iyi korumak için çalışmalara devam edilmektedir. Bu amaçla göz içine dışarıdan kortikosteroid ve retinada yeni damar oluşumlarını engellemek için kullanılan anti VEGF denilen ilaç enjeksiyonları da denenmektedir. Retina tabakasındaki ödemi azaltmak, damar gelişimin engelleyerek kanama olasılığını azaltmak için kullanılmaktadırlar. Bu tedavilerin etkisi geçici olduğundan enjeksiyonların tekrarı gerekebilir. En sık yan etkileri göz içi basıncının yükselmesi olup, katarakt, nadiren enfeksiyon görülebilir. Ayrıca ağızdan alınan bazı ilaçlarla bu etkiyi sağlamak için yapılan çalışmalar mevcut olup bu çalışmalar henüz deneysel aşamadadır.

Kan şekeri kontrolü, varsa hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi faktörlerin kontrolü, hastaların bir şikayeti olmasa bile yıllık periyotlarla göz muayenesine gitmeleri bu hastalığın tanı ve tedavisinde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Randevu Oluşturun

Detaylı bilgi almak ve randevu oluşturmak için hızla ulaşım sağlayabilirsiniz.

Op. Dr. Hikmet Tutarlı Muayenehanesi

author-avatar

Op. Dr. Hikmet Tutarlı Kimdir?

Çukurova Üniversitesi mezunu olan Op. Dr. Hikmet Tutarlı, mesleki hizmetlerine 2007 yılında başlamıştır. Göz hastalıklarında 15 yıllık tecrübe, bilgi ve birikime sahiptir. 2007 - 2013 yılları arası Özel Fomara Bursa Göz Sağlığı Tıp Merkezinde, 2013 - 2022 yıllarında da Özel VM Medicalpark Bursa hastanesinde çalışmıştır. Şuan Op. Dr. Hikmet Tutarlı Özel Muayenehanesinde hizmet vermektedir. Katarakt ameliyatı, akıllı mercek uygulamaları ve göz kapağı ameliyatları ile ön plana çıkmaktadır.